1. Home
  2. Translation in context
  3. Turkish-English
  4. çalmakla

Translation of "çalmakla" in English

0.005 sec.

Examples of using "çalmakla" in a sentence and their english translations:

Para çalmakla suçlandı.

He was accused of stealing money.

Tom çalmakla suçlu.

Tom is guilty of stealing.

Mücevherleri çalmakla suçlandı.

He was accused of stealing the jewels.

Tom çalmakla suçlanıyor.

Tom has been accused of stealing.

O adamı çalmakla suçladı.

He accused the man of stealing.

Onu bisikletimi çalmakla suçladım.

I accused her of having stolen the bike.

Onu parayı çalmakla suçlamamalıydım.

I shouldn't have accused him of stealing the money.

Kanıtın olmadıkça onu çalmakla suçlayamazsın.

You can't accuse him of stealing unless you have proof.

O beni parasını çalmakla suçladı.

She accused me of stealing her money.

O, dinozor kemiklerini çalmakla suçlandı.

He was accused of stealing dinosaur bones.

Tom beni saatini çalmakla suçladı.

Tom accused me of having stolen his watch.

O, onu arabasını çalmakla suçladı.

She accused him of stealing her car.

Marie onu bisiklet çalmakla suçladı.

Marie accused him of having stolen the bike.

Onlar onu bisikleti çalmakla suçladılar.

They accused him of stealing the bicycle.

Onlar onu bisikleti çalmakla suçladı.

They accused her of having stolen the bike.

Biz onu bisikleti çalmakla suçladık.

We accused her of having stolen the bike.

O onu bisikleti çalmakla suçladı.

- She accused him of having stolen the bike.
- She accused her of having stolen the bike.
- He accused him of having stolen the bike.
- He accused her of having stolen the bike.

Dan Linda'yı erzak çalmakla suçladı.

Dan accused Linda of stealing rations.

Sen onu bisikleti çalmakla suçladın.

You accused him of having stolen the bike.

Biz onu bisiklet çalmakla suçladık.

We accused him of having stolen the bike.

Tom Mary'yi parasını çalmakla suçladı.

Tom accused Mary of stealing his money.

Ben onu bisikleti çalmakla suçladım.

I accused him of having stolen the bike.

Tom onu bisikleti çalmakla suçladı.

Tom accused him of having stolen the bike.

Tom beni para çalmakla suçladı.

Tom accused me of stealing money.

Tom, Mary'yi bisikletini çalmakla suçladı.

Tom accused Mary of stealing his bicycle.

Tom, Mary'yi bilgisayarını çalmakla suçladı.

Tom accused Mary of stealing his computer.

Tom bazı bisikletleri çalmakla suçlanıyor.

Tom has been accused of stealing some bicycles.

Vazo bulunmuyorsa, John onu çalmakla suçlanabilir.

If the vase is not found, John may be accused of stealing it.

O beni onun saatini çalmakla suçladı.

He accused me of having stolen his watch.

Tom yazar kasadan para çalmakla suçlandı.

Tom was accused of stealing money from the cash register.

O, onu ve onu çalmakla suçladı.

She accused him and her of stealing.

Tom, Mary'yi biraz para çalmakla suçladı.

Tom accused Mary of stealing some money.

O, onu onun parasını çalmakla suçladı.

She accused him of stealing her money.

Tom, Mary'yi kasadan para çalmakla suçladı.

Tom accused Mary of stealing money from the cash register.

Tom beni dedesinin antika saatini çalmakla suçladı.

Tom accused me of stealing his grandfather's antique watch.

Noh çalmakla ilgilenen bir Amerikalı ile tanıştım.

I met an American who was interested in Noh plays.

Jill'i hisse senetlerini çalmakla suçlayacak hiçbir dayanağın yok.

You have no grounds for accusing Jill of stealing the stock certificates.

Eğer onlar vazoyu bulmasalardı, John onu çalmakla suçlanırdı.

If they hadn't found the vase, John would have been accused of stealing it.

- Tom, Mary'yi çalmakla suçladı.
- Tom, Mary'yi hırsızlıkla suçladı.

Tom accused Mary of stealing.

Bu politikacı kamu fonlarından milyonlarca dolar çalmakla suçlandı.

This politician was accused of stealing millions of dollars in public funds.

Tom Mary'yi parasını çalmakla suçladı fakat o inkar etti.

Tom accused Mary of stealing his money, but she denied it.

Tom'un diğer insanların yiyeceğini çalmakla ilgili vicdan azabı yok.

Tom has no qualms about stealing other people's food.