1. Home
  2. Translation in context
  3. Turkish-English
  4. Dinleyerek

Translation of "Dinleyerek" in English

0.063 sec.

Examples of using "Dinleyerek" in a sentence and their english translations:

Çoban hikâyeleri dinleyerek büyüdüm.

I grew up listening to shepherd's stories.

Şahsen, müzik dinleyerek rahatlıyorum.

Personally, I relax listening to music.

Keşke müzik dinleyerek rahatlayabilsem.

I wish I could relax listening to music.

Oğlan radio dinleyerek uzanmıştı.

The boy lay listening to the radio.

Zamanımı radyo dinleyerek geçirdim.

I spent my time listening to the radio.

O radyo dinleyerek oturdu.

He sat listening to the radio.

Müzik dinleyerek kendime moral verdim.

I cheered myself up by listening to music.

Müzik dinleyerek çok zaman harcadım.

I spend a lot of time listening to music.

Radyo dinleyerek çok zaman harcarım.

I spend a lot of time listening to the radio.

Bak, Mozart dinleyerek büyümüş domatesler!

- Look, a tomato which grew up listening to Mozart!
- Look, tomatoes which grew up listening to Mozart!

O müzik dinleyerek dikkatini dağıttı.

He diverted himself by listening to music.

Çocukken, radyo dinleyerek saatler geçirirdim.

When I was a kid, I used to spend hours listening to the radio.

Öğleden sonrayı müzik dinleyerek geçirdik.

We spent the afternoon listening to music.

Tüm öğleden sonrayı müzik dinleyerek geçireceğim.

I'll spend all afternoon listening to music.

Çoğu kez müzik dinleyerek ders çalışırım.

I often study while listening to music.

Tom yağmuru dinleyerek yatakta uyanık yatıyordu.

Tom lay awake in bed, listening to the rain.

Boş zamanımı çoğunlukla radyo dinleyerek geçiririm.

I often spend my leisure time listening to the radio.

Boş zamanımı çoğunlukla müzik dinleyerek geçiririm.

I often spend my free time listening to music.

O, müzik dinleyerek, bir mektup yazdı.

He wrote a letter, listening to music.

Dan işteki son gününü tekno müzik dinleyerek geçirdi.

Dan spent his last day at work listening to techno music.

Tom ve ben sahilde dalgaların sesini dinleyerek oturduk.

Tom and I sat on the beach listening to the sound of the waves.