Translation of "Kalmadım" in English

0.303 sec.

Examples of using "Kalmadım" in a sentence and their english translations:

Sınıfta kalmadım.

I didn't flunk.

Çok kalmadım.

I didn't stay long.

Umarım geç kalmadım.

I hope I'm not late.

Boston'da Tom'la kalmadım.

I didn't stay with Tom in Boston.

Orada fazla kalmadım.

I didn't stay there long.

Çok geç kalmadım.

I wasn't very late.

Ben orada kalmadım.

I did not stay there.

Umarım çok geç kalmadım.

I hope I'm not too late.

Hayatımda hiç geç kalmadım.

I've never been late in my life.

Geç kalmadım, değil mi?

I'm not late, am I?

Aslında hiç yalnız kalmadım.

I've never actually been alone.

Çok beklemek zorunda kalmadım.

I didn't have to wait long.

Konserin sonuna kadar kalmadım.

I didn't stay until the end of the concert.

Asla seçmek zorunda kalmadım.

I never had to choose.

Neredeyse hiç geç kalmadım.

I'm hardly ever late.

Okula hiç geç kalmadım.

I've never been late for school.

Ben uzun süre kalmadım.

I didn't stay for long.

Hiç ayrımcılığa maruz kalmadım.

I've never felt discriminated against.

Ama ben burada durmakla kalmadım.

But I didn't stop there.

Çok geç kalmadım, değil mi?

I'm not too late, am I?

Daha önce hiç geç kalmadım.

I've never been late before.

Tam fiyatı ödemek zorunda kalmadım.

I didn't have to pay the full price.

Ben orada çok uzun kalmadım.

I didn't stay there very long.

Onu hiç yapmak zorunda kalmadım.

I never had to do that.

Boston'da çok uzun süre kalmadım.

- I didn't stay in Boston for very long.
- I didn't stay in Boston very long.

Daha önce asla okula geç kalmadım.

I had never been late for school before.

Asla hiçbir şey için geç kalmadım.

I'm never late for anything.

Daha önce birini hiç kovmak zorunda kalmadım.

I've never had to fire anyone before.

Ben asla çok fazla çalışmak zorunda kalmadım.

I've never had to work very hard.

Hiçbir zaman çok fazla çalışmak zorunda kalmadım.

I never had to study very much.

- Ne mutlu ki o kararı vermek zorunda değildim.
- Neyse ki o kararı vermek zorunda kalmadım.
- Şansıma o kararı vermek zorunda kalmadım.
- Allahtan o kararı vermek zorunda kalmadım.

Luckily, I didn't have to make that decision.

Daha önce bu kadar çok baskı altında kalmadım.

I've never been under this much pressure before.

Ben daha önce asla oraya gitmek zorunda kalmadım.

I've never had to go there before.

- Tom'la gitmek zorunda değildim.
- Tom'la gitmek zorunda kalmadım.

I didn't have to go with Tom.

Bankaya gittim ve neyse ki sıraya girmek zorunda kalmadım.

I got to the bank and luckily didn't have to get in line.

Hiçbir şey hakkında asla çok fazla endişelenmek zorunda kalmadım.

I've never had to worry too much about anything.

Ben daha önce asla böyle bir şey yapmak zorunda kalmadım.

I've never had to do anything like this before.

- Yardımını istemiyorum.
- Senin yardımını istemiyorum.
- Senin yardımına kalmadım.
- Senin yardımına ihtiyacım yok.

- I don't need your help.
- I don't want your help.

- Benim sizin yardımınıza ihtiyacımız yok.
- Senin yardımına kalmadım.
- Senin yardımına ihtiyacım yok.

I don't need your help.

Tom onu nasıl yapacağını zaten biliyordu, bu nedenle ona göstermek zorunda kalmadım.

Tom knew how to do that already, so I didn't have to show him.