Translation of "Okuyabilirim" in English

0.004 sec.

Examples of using "Okuyabilirim" in a sentence and their english translations:

Okuyabilirim.

I can read.

- Akılları okuyabilirim.
- Zihinleri okuyabilirim.

I can read minds.

Düşüncelerini okuyabilirim.

I can read your thoughts.

Düşünceleri okuyabilirim.

I can read thoughts.

Fransızca okuyabilirim.

I'm able to read French.

Bunu okuyabilirim.

I can read it.

Satır aralarını okuyabilirim.

I could read between the lines.

Kolaylıkla İspanyolca okuyabilirim.

I can read Spanish easily.

Aklından geçeni okuyabilirim.

I can read your mind.

Nota kağıdını okuyabilirim.

I can read sheet music.

Nerede Fransızca okuyabilirim?

Where can I study French?

Ben bütün onları okuyabilirim.

I can read them all.

İngilizceyi okuyabilirim fakat konuşamam.

I can read English, but I can't speak it.

Çince konuşamam. Yalnızca okuyabilirim.

I cannot speak Chinese. I can just read it.

Almanca okuyabilirim fakat konuşamam.

I can read German, but I can't speak it.

Onun yazısını güçlükle okuyabilirim.

I can barely read his writing.

İşim olmasa, bu kitapları okuyabilirim.

Were I free from work, I could read these books.

Fransızca okuyabilirim ama onu konuşamam.

I can read French, but I can't speak it.

Ben onu okuyabilirim ama konuşamam.

I can read it, but I can't speak it.

Ben temel düzeyde Lehçe okuyabilirim.

I can read Polish at a basic level.

Genellikle ayda sekiz kitap okuyabilirim.

I am usually able to read eight books in a month.

Fransızcayı ne okuyabilirim ne de konuşabilirim.

- I can't read French, nor can I speak it.
- I can neither read French nor speak it.

Ben bir sorun olmadan İspanyolca okuyabilirim.

I can read in Spanish without a problem.

- İngilizce okuyabilirim.
- İngilizce okuyabiliyorum.
- Ben İngilizce okuyabiliyorum.

- I am able to read English.
- I can read English.

O basit bir melodiyse, onu hazırlıksız okuyabilirim.

If it's a simple tune, I can sight-sing it.

Birçok yabancı dil okuyabilirim ama hiçbirini konuşamam.

I can read many foreign languages, but speak none.

Fransızca okuyabilirim ama onu çok iyi konuşamam.

I can read French, but I can't speak it very well.

Fransızca okuyabilirim fakat onu konuşmakta iyi değilim.

I can read French, but I'm not good at speaking it.

Birçok kez duyduğum için, şiiri şimdi ezberden okuyabilirim.

Having heard it so many times, I can recite the poem by heart now.

Bu kitap o kadar eğlenceli ki saatlerce okuyabilirim.

This book is so amusing that I could go on reading for hours.

Onu çok sık duyduğum için şimdi şiiri ezbere okuyabilirim.

Because I heard it so often, I can now recite the poem by heart.

Ben Çince'yi oldukça iyi okuyabilirim ama çok iyi yazamam.

I can read Chinese fairly well, but I can't write it very well.

O basit bir müzik parçası ise onu hazırlıksız okuyabilirim.

If it's a simple piece of music, I can sight-sing it.

- Seni çok iyi tanıyorum.
- Seni bir kitap gibi okuyabilirim.

I can read you like a book.

- Benim okumuşluğum yazmışlığım yok.
- Ne okuyabilirim ne de yazabilirim.

I do not know how to read nor write.

Gözlerimin kötü olması yüzünden yalnızca çok büyük font boyutlarına sahip dijital kitapları okuyabilirim.

Because of my bad eyesight, I can only read digital books with very large font sizes.