Translation of "Pembe" in English

0.010 sec.

Examples of using "Pembe" in a sentence and their english translations:

- Defterim pembe.
- Benim defterim pembe.
- Benim not defterim pembe.

My notebook is pink.

Tavuk pembe.

The chicken is pink.

Yanaklar pek pembe,

Cheeks so pink,

Pembe güller güzeldir.

Pink roses are beautiful.

O pembe giymişti.

He is in the pink.

Benim idrarım pembe.

My urine is pink.

Pembe kızlar içindir.

Pink is for girls.

Pembe yastık temiz.

The pink pillow is clean.

Kısa etek pembe.

The small skirt is pink.

Pembe dizi bağımlısıyım.

I'm addicted to soap operas.

Pembe sana yakışıyor.

You look pretty in pink.

Hangi gömlek pembe?

What shirt is pink?

Mary'nin elbisesi pembe.

Mary's dress is pink.

Pembe elbiseli kız kimdir?

Who is the girl in the pink dress?

O, duvarı pembe boyadı.

She painted the wall pink.

Pembe bir Cadillac sürüyor.

He drives a pink Cadillac.

Tom pembe dizi izliyor.

Tom is watching a telenovela.

İşte pembe dizüstü bilgisayarım.

- Here's my pink notebook.
- Here is my pink notebook.

İşte benim pembe defterim.

- Here's my pink notebook.
- Here is my pink notebook.

Ben pembe greyfurtu severim.

I like pink grapefruit.

Pembe bir arabam var.

- I have a pink car.
- I have a pink-coloured car.

Pembe giyinmenin nesi yanlış?

What's wrong with wearing pink?

Tom'un duvarı pembe boyalı.

Tom painted the wall pink.

Onun yüzü pembe oldu.

Her face became pink.

Tom asla pembe giymez.

Tom never wears pink.

Pembe giyinmiş kadın kimdir?

Who is the woman dressed in pink?

Ben asla pembe giymem.

I never wear pink.

Ben neredeyse pembe giymem.

I hardly ever wear pink.

O pembe domates ekti.

He planted pink tomatoes.

- Panter pembe.
- Panter pembedir.

The panther is pink.

Hiç pembe buzdolabı görmedim.

- I have never seen a pink fridge.
- I've never seen a pink fridge.
- I've never seen a pink refrigerator.

Pembe ve gül benzer renklerdir.

Pink and rose are similar colors.

Hepimiz onun pembe smokinine güldük.

We all laughed at his pink tuxedo.

Paulina'nın pembe bir şapkası var.

Paulina has a pink cap.

Kız kardeşimin arabası pembe renklidir.

My sister's car is pink.

Mary pembe bir bluz giydi.

Mary wore a pink blouse.

O banyoda pembe küf vardı.

There was pink mold in that bathroom.

Mary bir pembe dizi yıldızıdır.

Mary is a soap opera star.

Pembe renkli bir arabam var.

- I have a pink car.
- I have a pink-coloured car.

Mary'nin parlak pembe saçları var.

Mary has bright pink hair.

Kulağa pembe dizi gibi geliyor.

It sounds like a soap opera.

Tom asla pembe kıyafetler giymez.

Tom never wears pink clothes.

Şu pembe elbiseli kız kim?

Who's that girl in the pink dress?

Pembe renginin, azılı tutsakları sakinleştirdiği saptanmışken,

The color pink has been found to calm violent prisoners,

İnsanların %70'i pembe olanı seçti.

70% of people picked the pink one.

Biz pembe ısmarladık fakat mavi aldık.

We ordered pink, but we received blue.

Kostümler kırmızı, pembe, mavi ve benzeriydi.

The costumes were red, pink, blue, and so forth.

Saat 08.00 pembe dizisini izliyor musunuz?

Do you watch the 8 o'clock soap opera?

Pembe renk sadece kızlar için değildir.

- Pink is not just for girls.
- Pink isn't just for girls.

Neden bir pembe tişört giyiyorsun, Tom?

Why are you wearing a pink T-shirt, Tom?

Benim evim büyük, pembe ve beyazdır.

My house is big, pink and white.

Mary pembe elbisesiyle oturma odasını gezdi.

Mary walked through the living room in her pink robe.

Bir ineğin pembe memesi var mıdır?

Does a cow have a pink udder?

Tom pembe bir polo gömlek giyiyordu.

Tom was wearing a pink polo shirt.

Tom pembe çoraplarını nerede aldığını hatırlayamıyor.

Tom can't remember where he bought his pink socks.

Orada oturan pembe elbiseli kız kim?

Who's the girl in the pink dress, sat over there?

çoğu insanı pembe olanı seçeceğini tahmin ettim.

since pink has been proven to be a calming color.

Yani, umduğundan daha pembe bir gelecek sunar.

So, they give you a rosier view of your future.

Lütfen şu anda pembe bir fili düşünme.

Please do not think of a pink elephant right now.

Pembe olanını almamın bir sakıncası var mı?

Would you mind if I took the pink one?

Tom cebinden pembe bir hap şişesi çıkardı.

Tom took a bottle of pink pills out of his pocket.

- Hayata pembe gözlüklerle bakıyor.
- Hayatı tozpembe görüyor.

She looks at the world through rose-colored glasses.

Dan o pembe dizinin hiçbir bölümünü kaçırmadı.

Dan didn't miss any episode of that soap opera.

Tom Mary için bazı pembe çiçekler topladı.

Tom picked some pink flowers for Mary.

pembe bir buğu tabakasına benzer bir şey görüyorum.

covering the door that Jason was standing behind.

Bahar gelince pembe ve beyaz renkte çiçekler açıyor

until spring, when it blossoms in pink and white

Pembe kalemini bana lütfen ödünç verebilir misin lütfen?

Could you lend me your pink pen, please?

Tom kalkık yakalı pembe bir polo gömlek giydi.

Tom wore a pink polo shirt with a popped collar.

Tom, Mary'yi geceleyin gizlice pembe dizi seyrederken yakaladı.

Tom caught Mary secretly watching soap operas at night.

Tom bana pembe bir gömlek giymemem gerektiğini söyledi.

Tom told me I shouldn't wear a pink shirt.

Tom iş için pembe bir gömlek giyemeyeceğini söylüyor.

Tom says he can't wear a pink shirt to work.

Mary mini etekle uyumlu pembe bir bluz giyiyordu.

Mary was wearing a pink blouse with matching miniskirt.

Uzun boylu adam, yakasına pembe bir karanfil takmıştı.

The tall man wore a pink carnation in his lapel.

Gariptir, bu sonbaharda çok sayıda pembe dizi izliyorum.

Oddly, I've been watching a lot of telenovelas this fall.

- Hayatım bir TV dizisi.
- Hayatım bir pembe dizidir.

My life is a soap opera.

Erkek kardeşin geçen hafta pembe bir kamyonet aldı.

Your brother bought a pink truck last week.

Pembe rengin huzur verici bir renk olduğu kanıtlandığı için,

with the assumption that most people would pick the pink picture

O, çirkin olduğu kadar pahalı olan pembe bir kemer takıyordu.

She wore a pink belt that was as ugly as it was expensive.

"Neden odan pembe, Tom?" "Ah, bu önce benim kız kardeşimin odasıydı."

"Why is your room pink, Tom?" "Oh, this was my sister's room before."