Translation of "Pişirmeye" in English

0.003 sec.

Examples of using "Pişirmeye" in a sentence and their english translations:

Yemek pişirmeye bayılır.

- She loves to cook.
- She loves cooking.

Prenses yemek pişirmeye düşkündü.

The princess was fond of cooking.

Bir pasta pişirmeye hazırlanıyorum.

I'm getting ready to bake a cake.

- Yemek pişirmeye çok fazla ilgim yok.
- Yemek pişirmeye fazla ilgi duymuyorum.

I don't have much interest in cooking.

Pişirmeye gelince Tom bir uzmandır.

Tom is an expert when it comes to cooking.

Kendim için yemek pişirmeye alışkınım.

I'm used to cooking for myself.

Öğle yemeği pişirmeye yardımcı oldum.

I helped cook lunch.

O öğle yemeğini pişirmeye yardım etti.

She helped cook lunch.

Kız kardeşim yemek pişirmeye alışkın değildir.

My sister isn't used to cooking.

Tom öğle yemeği pişirmeye yardımcı oldu.

Tom helped cook lunch.

Gerildiğimde, ben saatlerce yemek pişirmeye başlarım.

When I'm stressed, I start cooking for hours.

Sanırım akşam yemeği pişirmeye başlamamın zamanıdır.

I think it's time for me to start cooking dinner.

Tom kamp ateşinde yemek pişirmeye alışkındır.

Tom is used to cooking on a campfire.

Çin yemekleri pişirmeye gelince kocam bir uzman.

My husband is an expert when it comes to cooking Chinese food.

Sana bir şey pişirmeye gelmemi ister misin?

Do you want me to come cook you something?

Eve ilk varan akşam yemeğini pişirmeye başlar.

Whoever gets home first starts cooking the supper.

Yirmi kişi için akşam yemeği pişirmeye istekli değilim.

I'm not willing to cook dinner for twenty people.

Yemek pişirmeye gelince, hiç kimse Mary'ye eş değerde olamaz.

When it comes to cooking, no one can equal Mary.

Tom, Mary'nin daha akşam yemeğini pişirmeye bile başlamadığını fark etti.

Tom noticed Mary hadn't even started to cook dinner.

Mary bana kek pişirmeye söz verdi ama sonra sözünden döndü.

Mary promised to bake me a cake, but then she reneged.

Mary akşam yemeği pişirmeye gittiğinde, dolaptaki patateslerinin çimlenmiş olduğunun farkına vardı.

When Mary went to cook dinner, she found that her potatoes had sprouted in the cupboard.

Tom Mary'yi John'un doğum günü partisi için bir kek pişirmeye ikna etti.

Tom talked Mary into baking a cake for John's birthday party.

Tom Mary'yi John'un doğum günü partisi için bir kek pişirmeye ikna edemedi.

Tom wasn't able to talk Mary into baking a cake for John's birthday party.