Translation of "Yürüyen" in English

0.005 sec.

Examples of using "Yürüyen" in a sentence and their english translations:

Yürüyen merdivenlerden korkuyorum.

I am afraid of escalators.

Yürüyen merdiven arızalı.

The escalator is broken.

- O, yürüyen sözlük dediğimiz şeydir.
- Ona yürüyen sözlük denilir.

He is what we call a walking dictionary.

Orada yürüyen adam öğretmenimiz.

The man walking over there is our teacher.

... barışçıl bir şekilde yürüyen,

...who are marching peacefully,

Tom yürüyen merdivenlerden korkar.

Tom is afraid of escalators.

Ona "yürüyen sözlük" deniyor.

He is called a walking dictionary.

Yürüyen merdiven aniden durdu.

The escalator suddenly stopped.

Tom'la yürüyen kız Mary'dir.

The girl walking with Tom is Mary.

Yürüyen merdivenlere dikkat et.

Be careful on escalators.

- Caddede yürüyen iki yabancı var.
- Sokakta yürüyen iki yabancı var.

There are two strangers walking on the street.

Hindu Kush dağlarının üzerinden yürüyen,

who’s marched over the mountains of the Hindu Kush,

Orada yürüyen kız, benim kızım.

The girl walking over there is my daughter.

Sen yürüyen bir sözlük müsün?

Are you a walking dictionary?

Tavanda yürüyen bir örümcek gördüm.

I saw a spider walking on the ceiling.

Tom yürüyen insanları gözlemlemeyi sever.

Tom likes to observe the people walking by.

Piet gerçekten yürüyen bir sözlük.

Piet really is a walking dictionary.

Çayırda yürüyen bir geyik vardı.

There was a deer walking through the meadow.

Ken ile yürüyen kız May'dir.

The girl walking with Ken is May.

Tüm dünya yürüyen merdiven kullanıyor.

Everyone uses escalators.

Tabiri caizse, o yürüyen bir sözlüktür.

- He is, so to speak, a walking dictionary.
- He is, as it were, a walking dictionary.

Tom arabasında oturuyordu, yürüyen insanlara bakıyordu.

Tom was just sitting in his car, looking at people walk by.

Benim ayakkabı bağcığım yürüyen merdivene takıldı.

My shoelace got caught in the escalator.

Mary bandonun önünde yürüyen bir kızdı.

Mary was a majorette.

Babam, tabiri caizse, bir yürüyen sözlük.

My father is, so to speak, a walking dictionary.

Bay Johnson, adeta, yürüyen bir sözlüktür.

Mr Johnson is, as it were, a walking dictionary.

Sami bir yürüyen merdiven tamir ediyordu.

Sami was fixing an escalator.

O, onların dediği gibi, yürüyen bir ansiklopedi.

He is, as they say, a walking encyclopedia.

Edward White uzayda yürüyen ilk Amerikalı oldu.

Edward White II became the first American to walk in space.

Köpeği ile yürüyen küçük bir çocuk var.

There is a little boy walking with his dog.

Sami'nin ilaçları onu yürüyen zombi gibi hissettirdi.

Sami's medications made him feel like a walking zombie.

üstelik, orada bir de yürüyen merdiven sahnesi vardı

moreover, there was also an escalator scene

Acelesi olmayan insanlar yürüyen merdivenin sağ tarafında durur.

People who are not in a hurry stand on the right side of the escalator.

Sahilde yürüyen güzel kadını fark etmekten kendimi alamadım.

He couldn't help but notice the beautiful woman walking down the beach.

Karanlıkta yürüyen kör bir adama el feneri tutma.

Do not show a torch to a blind man walking in the dark.

Kıdemli pilotu, uzayda yürüyen ilk Amerikalı olan Ed White'dı.

His senior pilot was Ed White, the first American to walk in space.

Neil Armstrong, Ay'ın yüzeyinde yürüyen sadece 12 kişiden biridir.

Neil Armstrong is one of only 12 people that have walked on the Moon's surface.

Siz bir kaç insan hücresi eklenmiş bir yürüyen bakteri kolonisisiniz.

You are a walking bacterial colony with a few human cells added.

Yürüyen merdivene binerken lütfen tırabzanı tut ve sarı çizginin içinde dur.

When riding the escalator, please hold the handrail and stand inside the yellow line.

Bir sopa ile yürüyen yaşlı adam Tom'un onun caddeyi geçmesine yardım etmesini istedi.

An old man walking with a cane asked Tom to help him across the street.

Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı'nın sesini duydular. O'ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler.

And when they heard the voice of the Lord God walking in paradise at the afternoon air, Adam and his wife hid themselves from the face of the Lord God, amidst the trees of paradise.

Yani mercan kayalıklarında yürüyen bir insan bile, gündüz vakti avcılardan saklanan bir tanesinin üstüne basabilir.

So, people walking around reefs could even still stand on one that's you know, trying to hide away from predators during the day.

- Acele işe şeytan karışır.
- Acele ile menzil alınmaz.
- Acele giden ecele gider.
- Acele yürüyen yolda kalır.

Haste makes waste.

1965 yılının Mart ayında, Sovyetler Birliğinden Aleksey Leonov uzayda yürüyen ilk insan olmak için Voskhod 2'den ayrıldı.

In March of 1965, Alexei Leonov of the Soviet Union left his spacecraft, Voskhod 2, to become the first person to walk in space.