Translation of "Yapayım" in English

0.009 sec.

Examples of using "Yapayım" in a sentence and their english translations:

Bunu yapayım.

- Let me do this.
- Let me do this one.

Ne yapayım?

- What do you want me to do?
- What should I do?
- What am I supposed to do?
- What am I going to do?
- What is it you want me to do?

Şunu yapayım.

Let me do this.

- Bunu yapayım deme.
- Bunu yapayım demeyin.

Don't you dare do that.

Onu tekrar yapayım.

Let me do that again.

Bir öneri yapayım.

Let me make a suggestion.

- Kestireyim.
- Şekerleme yapayım.

Let me take a nap.

İşte, onu yapayım.

Here, let me do it.

- Bunu niye yapayım ki?
- Neden bunu yapayım ki?

Why would I do that?

- Kendi yöntemimle yapayım.
- Bırak, kendi bildiğim gibi yapayım.

Let me do that my own way.

Gelecek sefer ne yapayım?

What shall I do next?

Sana bir resim yapayım.

Let me paint you a picture.

Onu benim tarzımla yapayım.

Let me do it my way.

Bunu senin için yapayım.

Let me do this for you.

Onun mektubunu ne yapayım?

What shall I do with her letter?

Sence onu yapayım mı?

Do you think I should do it?

Sana biraz kahve yapayım.

Let me make you some coffee.

Sana biraz çay yapayım.

Let me make you some tea.

Net bir şey yapayım.

Let me make something clear.

Başka bir şey yapayım.

Let me do something else.

Sana bir masaj yapayım.

Let me give you a massage.

Bırak bunu kendim yapayım.

Let me do that myself.

Sana bir tanıtım yapayım.

Let me give you a demonstration.

Neden bunu yapayım ki?

- Why would I do that?
- Why would I ever do that?

Ağlamaya başlarsa onu ne yapayım.

When she starts to cry, what shall I do with her?

Bir daha bunu yapayım deme.

Don't you dare do that again.

İşte, onu senin için yapayım.

Here, let me do that for you.

Bunu bir daha yapayım deme.

Don't ever do it again.

Kaş yapayım derken göz çıkardım.

I've made things worse.

Sana biraz tavuk çorbası yapayım.

Let me make you some chicken soup.

Ne yaparsam yapayım Tom'u güldüremem.

No matter what I do, I can't make Tom laugh.

Sana biraz kahve yapayım mı?

Shall I make you some coffee?

Şimdi onu neden yapayım ki?

Now why would I do that?

Tüm bunları neden yapayım ki?

Why would I do all that?

Niye böyle bir şey yapayım?

Why would I do such a thing?

Çok net bir şey yapayım.

Let me make something very clear.

Kusursuzca net bir şey yapayım.

Let me make something perfectly clear.

Sana yiyecek bir şey yapayım.

Let me make you something to eat.

Size bir fincan sıcak kahve yapayım.

- I'll serve you a cup of nice and hot coffee.
- Let me make you a cup of hot coffee.

Ne yaparsam yapayım onun adresini hatırlayamıyorum.

I can't for the life of me remember her address.

Ne yaparsam yapayım, Ken beni dinlemedi.

No matter what I did, Ken wouldn't listen to me.

Bu kapı ne yaparsam yapayım açılmadı.

- This door would not open, no matter what I did.
- This door wouldn't open, no matter what I did.

Sadece ne yapmamı istediğini söyle, yapayım.

Just tell me what you want me to do and I'll do it.

Olur, bugün hizmeti şuraya kadar yapayım.

All right, that's as much as I'm going to get done today.

Bunu senin için daha kolay yapayım.

Let me make it easier for you.

Sadece hızlı bir Google araması yapayım.

Let me just do a quick Google search.

Ne yaparsam yapayım, daha iyisini yaparım diyor.

No matter what I do, she says I can do better.

Ne yaparsam yapayım, daha iyisini yapabileceğimi söyledi.

Whatever I do, she says I can do better.

Ne yaparsam yapayım, daha iyi yapabileceğimi söylüyor.

Whatever I do, she says I can do better.

Ne yaparsam yapayım, Ken ona söylediğimi yapmazdı.

No matter what I did, Ken wouldn't do what I told him.

Ne yaparsam yapayım onun telefon numarasını hatırlamıyorum.

I can't remember her phone number no matter how much I try.

Ne yaparsam yapayım, ailem asla mutlu değil.

My parents are never happy no matter what I do.

- Sakın bunu bir daha yapayım deme.
- Bunu bir daha yapayım deme.
- Onu bir daha asla yapma.

- Don't ever do that again.
- Don't you never do that again!

Ama ne yapayım, ırk konusunda konuşma tarzım buydu.

but it was the way that I articulated race

- İşimi yapmama izin ver.
- Bırak da işimi yapayım.

Let me do my job.

Ben size mi yoksa kasiyere mi ödeme yapayım.

Do I pay you or the cashier?

Ne yaparsam yapayım, Tom her zaman şikâyet eder.

No matter what I do, Tom always complains.

Sen Osmanlı erkeğimisin ki ben sana Osmanlı kadınlığı yapayım

You are an Ottoman man so that I will make you an Ottoman woman

"Bu kavanozu açamıyorum. Yeterli gücüm yok." "Bırak ben yapayım."

"I cannot open this jar. I don't have enough strength." "Let me do that."

- Şaka elimde patladı.
- Şaka yapayım derken şaka konusu oldum.

- The joke's on me.
- The joke is on me.

Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras olarak almak için ne yapayım?

Teacher, what shall I do to inherit eternal life?

Pes. Ben ne yaparsam yapayım, asla memnun gibi görünmüyorsun.

I give up. No matter what I do, you never seem to be satisfied.

- Sadece elimde değil.
- Ne yapayım, elimde değil.
- Kendimi alamıyorum ki.

I just can't help myself.

- Bırak onu senin için yapayım.
- Onu senin için yapmama izin ver.

Let me do that for you.

- Ne yapmam gerekiyor?
- Ne yapmalıyım?
- Ne yapıyor olmalıyım?
- Ne yapayım?
- Ne yapmak zorundayım?

- What should I do?
- What am I to do?
- What do I have to do?
- What to do?
- What must I do?
- What do I need to do?

- Bir hata yaptığını düşünmekten başka çare yok.
- Ne yapayım, bana hata yapıyormuşsun gibi geliyor.
- İster istemez hata yaptığını düşünüyorum.

I can't help but think you're making a mistake.