Translation of "Alacak" in French

0.018 sec.

Examples of using "Alacak" in a sentence and their french translations:

İşi alacak mısın?

Vas-tu prendre le poste ?

Biraz zaman alacak.

Ça va durer quelque temps.

Onu alacak mısın?

- Vas-tu acheter cela ?
- Allez-vous acheter cela ?

Bunu alacak mısın?

- Allez-vous l'acheter ?
- Est-ce que tu vas l'acheter ?

Bu zaman alacak.

Cela va prendre du temps.

Yeni bir bisiklet alacak.

Il va s'acheter une nouvelle bicyclette.

Otobüs bizi nereden alacak?

Où le bus va-t-il nous prendre ?

Sözlüğü alacak param yok.

Je n'ai pas d'argent pour acheter un dictionnaire.

O biraz zaman alacak.

Cela va prendre du temps.

Nefes alacak hava yoktu.

Il n'y avait pas un souffle d'air.

Alacak çok şey yok.

Il n'y a pas grand-chose à acheter.

Hiç yardım alacak mıyım?

Est-ce que je recevrai de l'aide ?

Tom bundan zevk alacak.

Tom aimera ça.

Arabayı satın alacak mısınız?

Vas-tu acheter la voiture ?

O uzun zaman alacak.

Ça prendra beaucoup de temps.

Bu uzun zaman alacak.

Ça prendra beaucoup de temps.

Fadıl, çocuklarının velayetini alacak.

Fadil obtiendra la garde de ses enfants.

Onunla uğraşmak zaman alacak.

Ça prendra du temps de traverser ça.

Onu yapmak zaman alacak.

Je prendrai le temps de faire ça.

Bu biraz zaman alacak.

- Cela va prendre un moment.
- Ça va prendre du temps.

Geçmek bilmeyen izleri ele alacak.

contre les femmes.

Korkarım banka evimi geri alacak.

J'ai peur que la banque ne saisisse ma maison.

Konser biletlerini alacak paraları yoktu.

- Ils ne disposaient d'aucun argent pour acheter des billets de concert.
- Elles ne disposaient d'aucun argent pour acheter des billets de concert.

Gelecek seçimlerde işini geri alacak.

Il retrouvera son travail lors des prochaines élections.

İyileşmek uzun zaman alacak mı?

- Cela prendra-t-il du temps à recouvrir ?
- Cela prendra-t-il du temps de se remettre ?
- Cela prendra-t-il du temps à récupérer ?

Onu alacak kadar zengin değilim.

Je ne suis pas assez riche pour acheter ça.

Bu sadece üç dakika alacak.

Ça ne prendra que trois minutes.

Karl'ın ölümünün öcünü kim alacak?

Qui va venger la mort de Karl ?

Kasiyer, yüz franklık banknotu alacak.

Le caissier prendra le billet de cent francs.

Bunu yaptırmak biraz zamanımı alacak.

Le faire va me prendre du temps.

Onların hepsi bir ödül alacak.

- Tous obtiendront une récompense.
- Toutes obtiendront une récompense.

O bir şey satın alacak.

Il achètera quelque chose.

Onu yapmak uzun zaman alacak.

Le faire prendra beaucoup de temps.

Sözlüğü alacak kadar param yok.

Je n'ai pas assez d'argent pour acheter le dictionnaire.

Bizim için bardak alacak mısın?

Tu nous achètes des glaces ?

Tom onu alacak gibi görünmüyor.

Tom n'a pas l'air de comprendre.

Onun iyileşmesi biraz zaman alacak.

Il faudra du temps avant qu'il aille mieux.

Tom bir kitap satın alacak.

Tom achètera un livre.

Yapay zekâ rutin işlerimizi bizlerden alacak

l'IA va faire disparaître les tâches routinières

Ve yetkiler gelip evinden alacak onları

Et les pouvoirs viendront les prendre de chez eux

Öğrenciler bu İngilizce kurslarından birini alacak.

Les étudiants vont prendre un de ces cours d'anglais.

İstasyona taksiyle gitmek 20 dakikamı alacak.

Cela me prendra 20 minutes pour aller jusqu'à la gare en taxi.

O gelecek hafta İngilizce eğitimi alacak.

Il va étudier l'anglais la semaine prochaine.

Dün baktığın şu elbiseyi alacak mısın?

Vas-tu acheter cette robe que tu regardais hier ?

Bir araba alacak kadar param var.

J'ai assez d'argent pour acheter une voiture.

Bu sadece kısa bir süre alacak.

Ceci ne prendra qu'un moment.

O İngilizce konuşan birini işe alacak.

Il embauchera quelqu'un qui sait parler anglais.

Peruk takmaya alışmak biraz zaman alacak.

Ça prendra un peu de temps pour s'habituer à porter une perruque.

Burada yaşamaya alışmak biraz zaman alacak.

Ça prendra un peu de temps pour s'habituer à vivre ici.

Kamyonu boşaltmayı bitirmek biraz zaman alacak.

Ça prendra du temps pour finir de décharger le camion.

En iyi halde ortalama bir not alacak.

Il obtiendra, au mieux, une note moyenne.

O onu anlamadan önce biraz zaman alacak.

Cela prendra du temps avant qu'il comprenne ça.

O, gelecek hafta yeni bir bisiklet alacak.

Il va acheter un nouveau vélo la semaine prochaine.

Düzenli olarak kıyafetler alacak kadar para kazanmıyorum.

Je ne gagne pas assez d'argent pour acheter des vêtements régulièrement.

Onu onlara bir hediye olarak satın alacak.

Elle va leur acheter cela en cadeau.

En çok üç, belki dört haftamızı alacak.

Cela nous prendra trois, peut-être quatre semaines tout au plus.

Böylesine pahalı bir bisikleti alacak kadar delisin.

Tu es fou d'acheter un vélo aussi cher.

Onu o şekilde yapmak uzun zaman alacak.

- Le faire de cette manière prendra beaucoup de temps.
- Le faire de cette façon prendra beaucoup de temps.
- Le faire ainsi prendra beaucoup de temps.

- Emi İngilizce eğitimi alacak.
- Emi İngilizce çalışacak.

Emi va apprendre l'anglais.

Hâlâ onu satın alacak kadar param yok.

Je n'ai toujours pas assez d'argent pour acheter ça.

Tom Park Caddesi'nde bir ev satın alacak.

Tom va acheter une maison sur la Park Street.

Ama geri dönüp su almak çok zaman alacak.

mais aller chercher de l'eau, ça va prendre du temps.

Etkili bir şekilde hedef alacak kombine tedaviler geliştiriyoruz.

qui viseront la croissance de la tumeur et les métastases.

Buradaki hayata alışmak biraz zamanımı alacak gibi görünüyor.

Il semble que ça prendra un moment avant que je ne m'habitue à la vie ici.

Ekmek ve süt alacak kadar parası ancak vardı.

Il avait à peine assez d'argent pour acheter du pain et du lait.

Tom'un bir fincan kahve alacak parası bile yoktu.

Tom n'a même pas eu assez d'argent pour un café.

Tom gelecek hafta yeni bir araba satın alacak.

Tom va acheter une nouvelle voiture en fin de semaine prochaine.

Bütün çatının karını kürekle temizlemek biraz zaman alacak.

Ça prendra un peu de temps pour pelleter toute la neige du toit.

Bir şişe daha şarap alacak kadar paramız var.

Nous avons assez d'argent pour acheter une bouteille de vin supplémentaire.

Her şeyi dikkate alacak olursak, sonuç umduğumdan daha iyi.

Toutes choses égales par ailleurs, le résultat est meilleur que je ne l'espérais.

Robotlar bir gün kontrolü ele alacak, bundan emin ol.

Un jour, les robots prendront le contrôle, soyez-en sûr.

- Kendi kararlarımı verebilecek yaştayım.
- Kendi kararlarımı alacak kadar büyüdüm.

Je suis assez grand pour prendre mes propres décisions.

Tom istediği evi satın alacak kadar yeterli paraya sahip.

Tom a assez d'argent pour acheter la maison qu'il veut.

Biraz zaman alacak, fakat sanırım nasıl gitar çalınacağını öğrenebileceğim.

Ça prendra un peu de temps, mais je pense que je serai capable d'apprendre à jouer de la guitare.

Sanırım ihtiyacımız olan her şeyi alacak kadar paramız var.

Je pense que nous avons assez d'argent pour acheter tout ce dont nous avons besoin.

Tom önümüzdeki hafta sonu yeni bir araba satın alacak.

Tom va acheter une nouvelle voiture le week-end prochain.

- Japonca çalışacak mıyız?
- Japonca öğrenecek miyiz?
- Japonca eğitimi alacak mıyız?

Allons-nous étudier le japonais ?

Onun bu görev için nitelikli olması en az iki yılını alacak.

Ça lui prendra au moins deux ans avant d'être qualifiée à ce poste.

- Gelecekte birçok işçiler robotlarla değiştirilecekler.
- Gelecekte, birçok işçinin yerini robotlar alacak.

Dans le futur, de nombreux travailleurs seront remplacés par des robots.

- Yiyecek almak için hiçbir yer yoktu.
- Yemek alacak bir yer yoktu.

Il n'y avait nulle part où acheter de la nourriture.

Yeni bir traktör almak için yeterli paramızın olması biraz zaman alacak.

Ça prendra un peu de temps jusqu'à ce que nous ayons assez d'argent pour acheter un nouveau tracteur.

Onun satın alacak başka bir şeyi yoktu, bu yüzden mağazadan çıktı.

Elle n'avait plus rien à acheter, alors elle quitta le magasin.

- Ödevimi bitirmem ne kadar zamanımı alacak.
- Ev ödevimi bitirmek ne kadar zamanımı alır?

Combien de temps me faudra-t-il pour finir mes devoirs ?

Karın iki metre altında kalmış bir leşin kokusunu alacak kadar. Volverinlere çok nadir rastlanır.

assez sensible pour sentir une carcasse à deux mètres sous la neige. Voir un carcajou est rare.

- O iki araba satın almak için yeterince zengin.
- O iki araba alacak kadar zengin.

Il est suffisamment riche pour acheter deux voitures.

- Kullanılmış bir araba almayı göze alamam.
- İkinci el araba almaya param yetmez.
- İkinci el araba alacak param yok.

Je ne peux pas me permettre d'acheter une voiture d'occasion.

Dünya Sağlık Örgütünün alkolün zararlı kullanımını azaltmak için bir planı var. Bu alkolle ilgili vergi yükseltme, alkol alacak yerlerin sayısını azaltma ve içme yaşını yükseltmeyi içermektedir. Yetkililer diğer önlemlerin etkili sarhoş sürücü yasalarını ve bazı alkol reklamlarını yasaklamayı içermektedir.

L'OMS a un projet de réduction de l'utilisation néfaste de l'alcool. Il comprend l'augmentation des taxes sur l'alcool, la réduction du nombre de points de vente d'alcool et l'augmentation de l'âge légal de consommation. Des fonctionnaires déclarent que d'autres mesures incluent des législations efficaces contre la conduite en état d'ivresse et l'interdiction des publicités pour les alcools.