Translation of "Kaldığı" in French

0.021 sec.

Examples of using "Kaldığı" in a sentence and their french translations:

Işçilerin çalışmak zorunda kaldığı

les travailleurs devaient travailler

- Kaldığı yurtta yemekler çok iyi.
- Onun kaldığı yurtta yemekler çok iyi.

La nourriture du dortoir où il vit est très bonne.

Aslında insanoğlunun karşı karşıya kaldığı

Il y a de l'épanouissement dans la lutte

Geç kaldığı için özür diledi.

Elle trouva une excuse pour être en retard.

Tom geç kaldığı için kovuldu.

Tom a été renvoyé parce qu'il était en retard.

Bu Tom'un genellikle kaldığı otel.

Voilà l'hôtel où Tom reste généralement.

Geç kaldığı için ondan özür diledi.

Il lui présenta ses excuses pour son retard.

Otobüs geç kaldığı için taksiye bindim.

- Je pris un taxi car le bus était en retard.
- J'ai pris un taxi car le bus était en retard.
- Je pris un taxi car le car était en retard.
- J'ai pris un taxi car le car était en retard.

Onlardan kaç tanesinin hayatta kaldığı bilinmemektedir.

Combien d'entre eux survécurent, on ne le sait.

Otobüs geç kaldığı için, taksiye bindim.

Comme le bus était en retard, je pris un taxi.

Geç kaldığı için Tom Mary'ye kızdı.

Tom s'est mis en colère contre Mary car elle était en retard.

Jim'in o gün evde kaldığı kesin.

Il est certain que Jim est resté à la maison ce jour-là.

Geç kaldığı için ona özür diledi.

- Elle lui présenta ses excuses pour son retard.
- Elle lui a présenté ses excuses pour son retard.

O, geç kaldığı için onu azarladı.

- Elle le sermonna pour son retard.
- Elle le réprimanda pour son retard.
- Elle l'a sermonné pour son retard.
- Elle l'a réprimandé pour son retard.

Geç kaldığı için bir sürü bahane uydurdu.

Il s'est beaucoup excusé de son retard.

Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.

Comme ma montre retardait, j'ai raté l'express.

Otobüs geç kaldığı için, bir taksiye bindim.

- Comme le bus était en retard, je pris un taxi.
- Comme le bus était en retard, j'ai pris un taxi.

Tarım endüstrisinin bugün karşı karşıya kaldığı bir sorun.

freine nos efforts pour répondre à cette mutation démographique.

İnsanların evde yerimi doldurmak zorunda kaldığı zamanlar oldu

Il y a eu des fois où on a dû prendre la relève à la maison,

Kapı içeriden kilitli kaldığı için, o, eve giremedi.

La porte restant verrouillée de l'intérieur, il ne pouvait rentrer dans la maison.

Yatakta kaldığı yedi ay boyunca bacak kasları köreldi.

Les muscles de ses jambes s'étaient atrophiés durant les sept mois qu'il était cloué au lit.

Tren geç kaldığı için şanslıydım. Yoksa onu kaçırırdım.

J'ai eu de la chance que le train ait du retard. Sinon je l'aurais raté.

Bunda ne kadar ışık kaldığı konusunda endişeliyim. Hayır, olamaz.

J'ai peur qu'elle ne s'éteigne bientôt. Non !

Aydınlanma, insanın kendi kendine maruz kaldığı olgunlaşmamışlıktan ortaya çıkmasıdır.

Les Lumières sont pour les gens, l'issue à leur propre irresponsabilité.

Tren geç kaldığı için şanslıydım. Aksi takdirde onu kaçırırdım.

J'ai eu de la chance que le train ait du retard. Sinon je l'aurais raté.

- Geç kaldığı için bir bahane buldu.
- Gecikmesine bir bahane uydurdu.

Il inventa une excuse pour son retard.

Amerika'da kaldığı süredeki deneyimlerini bize anlatmaya başladı. Biz dikkat kesildik.

Il a commencé par nous raconter ses expériences au cours de son séjour en Amérique. Nous l'avons écouté avec attention.

Katılan asıl cazibesi Kocası, göçü ve başarısı, Yabancı bir ülkede yaşamak zorunda kaldığı

charme essentiel qui a participé Son mari, l'émigration et le succès, est un vie normale

- Kısa bir moladan sonra işine kaldığı yerden devam etti.
- Kısa bir moladan sonra çalışmasına devam etti.

- Il reprit le travail après une courte pause.
- Il continua son travail après une courte pause.