Translation of "Kazanır" in German

0.008 sec.

Examples of using "Kazanır" in a sentence and their german translations:

Herkes kazanır.

Alle gewinnen.

Siyah kazanır.

Schwarz gewinnt.

Hayatını nasıl kazanır?

Wie bestreitet er seinen Lebensunterhalt?

Kötülük daima kazanır.

Das Böse siegt immer.

Hangi takım kazanır?

Welche Mannschaft wird gewinnen?

Tom genellikle kazanır.

Tom gewinnt normalerweise.

Tom nadiren kazanır.

Tom gewinnt selten.

- Tom genellikle argümanları kazanır.
- Tom genellikle tartışmaları kazanır.

Tom gewinnt Auseinandersetzungen gewöhnlich.

O, öğreterek yaşamını kazanır.

Sie verdient sich ihren Lebensunterhalt als Lehrerin.

Kötülük her zaman kazanır.

Das Böse siegt immer.

Genellikle büyük adam kazanır.

- Der Größere gewinnt häufig.
- Der Größere gewinnt oftmals.

Gazino her zaman kazanır.

Das Kasino ist immer der Gewinner.

O yazarak hayatını kazanır.

Er verdient sich seinen Lebensunterhalt mit dem Schreiben.

Google nasıl para kazanır?

Wie verdient man bei Google Geld?

Futbolcular çok para kazanır.

Fußballspieler verdienen viel Geld.

Tom nadiren tartışmaları kazanır.

- Tom gewinnt selten in einer Diskussion.
- Tom gewinnt selten einen Streit.

Tom her zaman kazanır.

Tom gewinnt immer.

Tom sık sık kazanır.

Tom gewinnt oft.

Yavaş ve istikrarlı yarışı kazanır.

Wer langsam geht, kommt auch ans Ziel.

O, geçimini öğretmenlik yaparak kazanır.

Er verdient sich seinen Lebensunterhalt als Lehrer.

O, ayda 300,000 yen kazanır.

Er verdient 300000 Yen pro Monat.

O, günde 20 dolar kazanır.

Er verdient zwanzig Dollar pro Tag.

Kadınlar erkeklerden daha az kazanır.

Frauen verdienen weniger als Männer.

O, maaşımın iki katını kazanır.

Er verdient das Doppelte meines Gehalts.

Tom neredeyse her zaman kazanır.

Tom gewinnt fast immer.

En iyi yazan çocuk ödülü kazanır.

Der Junge, der am besten schreibt, wird den Preis gewinnen.

- Hangi takım kazanır?
- Hangi takım kazanacak?

Welche Mannschaft wird gewinnen?

Bir bale dansçısı olarak hayatını kazanır.

Sie verdient ihr Brot als Balletttänzerin.

En fazla, haftada 50 dolar kazanır.

Wenn’s hoch kommt, verdient er fünfzig Dollar die Woche.

O bir ayda ne kadar kazanır?

Wie viel verdient er pro Monat?

Kocam bir yılda 100,000 dolar kazanır.

- Mein Mann verdient 100.000 $ pro Jahr.
- Mein Mann verdient hunderttausend Dollar im Jahr.

Tom yılda 300.000 dolardan çok kazanır.

Tom verdient über 300 000 Dollar im Jahr.

Tom bir ayda ne kadar kazanır?

Wie viel verdient Tom im Monat?

Tom bir yılda milyonlarca dolar kazanır.

Tom verdient im Jahr Millionen von Dollar.

Tom ebeveynlerinden daha fazla para kazanır.

- Tom verdient mehr als seine Eltern.
- Tom verdient mehr Geld als seine Eltern.

Yetenekli bir tamirci iyi para kazanır.

Ein geschickter Mechaniker verdient nicht schlecht.

Facebook hedeflenmiş reklam satarak para kazanır.

Bei Facebook verdient man Geld durch den Verkauf von gezielter Anzeigenwerbung.

Haftada en az 1000 dolar kazanır.

Er verdient mindestens 1000 Dollar pro Woche.

- O benden üç kat daha fazla kazanır.
- Benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanır.

- Er verdient dreimal so viel wie ich.
- Er verdient drei Mal so viel wie ich.

O, bir ayda ne kadar para kazanır.

Wie viel verdient er in einem Monat?

Kocasının kazandığının yarısı kadar çok para kazanır.

Sie verdient halb so viel Geld wie ihr Mann.

O benden üç kat daha fazla kazanır.

Er verdient dreimal mehr als ich.

Tom benim iki katım kadar çok kazanır.

Tom verdient doppelt so viel wie ich.

Tom benim üç katım kadar çok kazanır.

Tom verdient dreimal so viel wie ich.

- İnşallah sağduyu kazanır.
- İnşallah aklıselim hakim olur.

- Hoffen wir, dass sich der gesunde Menschenverstand durchsetzt.
- Hoffen wir, dass die Vernunft obsiegt.

Tom benden çok daha fazla para kazanır.

Tom verdient weit mehr als ich.

Mike günde en az üç yüz dolar kazanır.

Mike verdient nicht weniger als dreihundert Dollar am Tag.

O hangi oyunu oynarsa oynasın her zaman kazanır.

Egal, welches Spiel er spielt – er gewinnt immer.

O benim kazandığımdan üç kat daha fazla kazanır.

Er verdient dreimal mehr als ich.

Hangi oyunu oynarsa oynasın, o her zaman kazanır.

Ganz gleich, welches Spiel er spielt, er gewinnt immer.

Yalnızca vizyonlu projeler finansal yatırım almaya hak kazanır.

Nur aussichtsreiche Projekte sind investitionswürdig.

- Tom çok para kazanır.
- Tom çok para kazanıyor.

Tom verdient viel Geld.

Tom parayı kazanır ama karısı Mary tarafından yönetilir.

Tom verdient das Geld, doch verwaltet wird es von seiner Frau Maria.

Bütün işi tırtıl yapar ama, şöhreti kelebek kazanır.

Die ganze Arbeit leistet die Raupe, aber den ganzen Ruhm kassiert der Schmetterling.

O, benim kazandığımdan üç katı daha fazla para kazanır.

Er verdient dreimal so viel Geld wie ich.

Tom sadece Mary'nin kazandığının yarısı kadar çok para kazanır.

Tom verdient nur halb so viel wie Mary.

Bizim için çalışan herkes asgari ücretten daha fazla kazanır.

Jeder, der bei uns arbeitet, verdient mehr als den Mindestlohn.

Tom yarı zamanlı çalışarak yaklaşık ayda 300 dolar kazanır.

Tom verdient in Teilzeit monatlich etwa dreihundert Dollar.

- Onun bu oyunu kazanması muhtemeldir.
- O, muhtemelen bu oyunu kazanır.

Er wird dieses Spiel wahrscheinlich gewinnen.

- O, maaşımın iki katını kazanır.
- O, maaşımın iki katını kazanıyor.

Er verdient das Doppelte meines Gehalts.

Onun hangi oyunu oynadığı önemli değil, o her zaman kazanır.

Es spielt keine Rolle, welches Spiel er spielt: er gewinnt immer.

Mary çok para kazanır ve göz alıcı bir yaşam tarzına sahiptir.

Maria verdient viel Geld und führt ein glamouröses Leben.

O genellikle doğru sözlü ve içten ve bu sebeple onunla tanışanların güvenini kazanır.

Er ist gewöhnlich direkt und aufrichtig und gewinnt so das Vertrauen der Menschen, auf die er trifft.

"Mary benim kazandığımın on katını kazanır," Tom şikayet etti ve hâlâ ev giderlerinin yarısını ödememi bekliyor.

„Maria verdient zehnmal so viel Geld wie ich“, klagte Tom, „und trotzdem verlangt sie, dass ich die Hälfte der Haushaltsausgaben bestreite.“

Bir Hamursuz Bayramı geleneğinde, "afikoman" denen yarım matsa ekmeği bir yere saklanır ve onu bulan çocuk pahalı bir hediye isteme hakkı kazanır.

Zum Pessach ist es Sitte, eine halbe Matze, welche „Afikoman“ heißt, zu verstecken, und das Kind, welches sie findet, darf dafür ein teures Geschenk verlangen.

- Futbol basit bir oyundur.22 Adam bir topun peşinden 90 dakika boyunca koşar ve sonunda hep Almanların kazandığı bir oyundur.
- Futbol basit bir oyundur. 22 kişi bir topun peşin koşar ve sonunda da daima Almanlar kazanır.

- Fußball ist ein einfaches Spiel. 22 Männer jagen 90 Minuten einem Ball nach und am Ende gewinnen immer die Deutschen.
- Fußball ist ein einfaches Spiel: 22 Mann jagen 90 Minuten lang einem Ball hinterher, und am Ende gewinnen immer die Deutschen.