Translation of "Uyardı" in Spanish

0.055 sec.

Examples of using "Uyardı" in a sentence and their spanish translations:

Tom, Mary'yi uyardı.

Tom advirtió a Mary.

Tom bizi uyardı.

Tom nos advirtió.

O, tehlike ile ilgili uyardı.

Él me alertó del peligro.

Babası onu uyardı: "Onunla konuşma".

- Su padre le advirtió: "No le hables."
- Su padre le advirtió: "No hables con él."

Tom John hakkında Mary'yi uyardı.

Tom advirtió a Mary sobre John.

Çocukları, sokakta oynamamaları için uyardı.

- Ella advirtió a los niños de que no jugasen en la calle.
- Les advirtió a los niños que no jueguen en la calle.

Tom o konuda beni uyardı.

Tom me ha advertido sobre eso.

O, bizi odaya girmememiz için uyardı.

Nos advirtió que no entrásemos en la habitación.

Doktor, içkiden uzak durmam için uyardı.

El doctor me advirtió que me alejara de la bebida.

O beni başarısız olacağım konusunda uyardı.

Él me advirtió que yo fracasaría.

O gürültülü oldukları için onları uyardı.

Él los reprendió por el ruido.

Tom geç kalmaması için Mary'yi uyardı.

Tom le advirtió a Mary que no llegara tarde.

Öğretmenimiz tekrar geç kalmaması için onu uyardı.

Nuestro maestro le advirtió que no volviera a llegar tarde.

Öğretmenim onu tekrar yapmamam için beni uyardı.

El profesor me advirtió que no lo hiciera otra vez.

O, çocukları caddede oyun oynamaya karşı uyardı.

Ella advirtió a los niños de que no jugasen en la calle.

Annem, erkek kardeşimi örnek almamam konusunda beni uyardı.

Mi madre me advirtió que no siguiera los pasos de mi hermano.

Tom Mary'yi onun evinden uzak kalması için uyardı.

Tom le advirtió a María que se alejara de su casa.

Otobüs şoförü öğrencileri başlarını pencereden dışarı çıkarmamaları için uyardı.

El chofer les advirtió a los alumnos que no saquen la cabeza por la ventanilla.

Tom Mary'yi gece tek başına dışarı çıkmaması için uyardı.

Tom le advirtió a María que no fuera sola de noche.

O, gece vakti yalnız dışarıya çıkmaması için onu uyardı.

Ella le advirtió que no saliera solo por la noche.

Karşı karşıya olduğumuz en büyük risklerden biri olduğu konusunda uyardı.

y uno de los mayores riesgos que enfrentamos como civilización.

Radyo önümüzdeki deprem hakkında bizi uyardı ve eşyalarımızı toplamaya başladık.

La radio nos advirtió que viene el terremoto y empezamos a juntar nuestras cosas.

Tom Mary'yi karanlıktan sonra tek başına dışarı çıkmaması için uyardı.

Tom advirtió a Mary de que no saliera sola después de anochecer.

Tom, John'un ondan ödünç para almaya çalışacağı konusunda Mary'yi uyardı.

Tom previno a Mary de que John intentaría pedirle dinero prestado.

Tom John'un beladan başka bir şey olmadığı konusunda Mary'yi uyardı, o onun uyarısını görmezden geldi.

Tom avisó a Mary de que John no era sino un problema. Sin embargo, ella ignoró el aviso.

Siraküza Kralı, Romalı müttefiklerini bu konuda uyardı ve Sicilya'daki Romalı Praetor* derhal harekete geçti. *(Eski Roma'da vatandaşlar arasındaki uyuşmazlıkları çözen yargıç ve yönetici konumunda olan yetkililere verilen isim)

El rey siracusiano informa a sus aliados sobre esto, y el pretor romano en Sicilia reacciona prontamente.