Translation of "Prejudice" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Prejudice" in a sentence and their turkish translations:

I have no prejudice.

Benim önyargım yok.

Free yourself from prejudice.

Kendini önyargıdan özgür kıl.

Such as prejudice and stereotyping.

ön yargı ve basma kalıp düşünceler gibi.

Girls face prejudice and discrimination.

Kızlar ön yargı ve ayrımcılıkla karşılaşıyorlar.

Prejudice will continue to exist.

Önyargı var olmaya devam edecektir.

His opinion is free from prejudice.

- Onun görüşü önyargısızdır.
- Onun görüşü önyargıdan azadedir.

He has a prejudice against foreigners.

Onun yabancılara karşı bir önyargısı var.

- Ignorance gives rise to many forms of prejudice.
- Ignorance is the source of many forms of prejudice.

Cehalet önyargının birçok formlarının kaynağıdır.

Developed what he called a "scale of prejudice."

bir ''önyargı ölçeği'' geliştirdi.

I don't have a prejudice against foreign workers.

Yabancı işçilere karşı bir önyargım yok.

Ignorance gives rise to many forms of prejudice.

Cehalet önyargının birçok formlarına yol açmaktadır.

They are poor because of prejudice against them.

Onlara karşı olan önyargılardan dolayı fakirler.

A religious and social value that prevents its prejudice.

toplumlarında yaymak istediği şey olan, Şii çevrelerde haz fikrini açacağı yönünde.

Racial prejudice is still a problem in some countries.

Irkçı önyargı bazı ülkelerde hala bir sorundur.

And more importantly, particularly if it was due to prejudice,

ve daha da önemlisi, bilhassa bir tarafgirlikten dolayı ise

It is harder to crack a prejudice than an atom.

- Önyargıları yok etmek atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur
- Ön yargıyı parçalamak bir atomu parçalamaktan daha zordur.

As Tom told me, Esperanto has two enemies, ignorance and prejudice.

Tom'un bana dediği gibi Esperanto'nun iki düşmanı var, bilgisizlik ve ön yargı.

- People tend to look at others with bias.
- People tend to look at others with prejudice.

İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir.

Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.

Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.

The nuclear family is a young prejudice; in fact, families have only been built around the few immediate members in the last 50 or 60 years of relative wealth.

Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.