Examples of using "Prejudice" in a sentence and their turkish translations:
Benim önyargım yok.
Kendini önyargıdan özgür kıl.
ön yargı ve basma kalıp düşünceler gibi.
Kızlar ön yargı ve ayrımcılıkla karşılaşıyorlar.
Önyargı var olmaya devam edecektir.
- Onun görüşü önyargısızdır.
- Onun görüşü önyargıdan azadedir.
Onun yabancılara karşı bir önyargısı var.
Cehalet önyargının birçok formlarının kaynağıdır.
bir ''önyargı ölçeği'' geliştirdi.
Yabancı işçilere karşı bir önyargım yok.
Cehalet önyargının birçok formlarına yol açmaktadır.
Onlara karşı olan önyargılardan dolayı fakirler.
toplumlarında yaymak istediği şey olan, Şii çevrelerde haz fikrini açacağı yönünde.
Irkçı önyargı bazı ülkelerde hala bir sorundur.
ve daha da önemlisi, bilhassa bir tarafgirlikten dolayı ise
- Önyargıları yok etmek atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur
- Ön yargıyı parçalamak bir atomu parçalamaktan daha zordur.
Tom'un bana dediği gibi Esperanto'nun iki düşmanı var, bilgisizlik ve ön yargı.
İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir.
Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.