Translation of "Rompre" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Rompre" in a sentence and their turkish translations:

Cette glace va bientôt rompre.

Bu buz yakında kırılacak.

Tu vas rompre avec Tom ?

- Tom'la ilşkiyi bitiriyor musun?
- Tom'la ayrılıyor musun?

Tu comptes rompre avec Tom ?

Tom ile ayrılacak mısın?

Peux-tu rompre avec tes parents ?

Ailenden ayrılabilir misin?

Les habitudes sont difficiles à rompre.

Alışkanlıkları bozmak zordur.

Portez la bouteille sans la rompre.

Şişeyi kırmadan taşıyın.

Certaines habitudes sont difficiles à rompre.

Bazı alışkanlıkları kırmak zordur.

Je prévois de rompre avec Mary.

Mary ile ayrılmayı planlıyorum.

Personne ne peut rompre une véritable amitié.

Kimse gerçek bir arkadaşlığı bozamaz.

Je ne veux pas rompre avec toi.

Seninle ilişkimi bitirmek istemiyorum.

Nous ne devons pas rompre notre promesse.

Sözümüzden dönmemeliyiz.

Jamais je n’aurais dû rompre avec Mary.

Asla Mary ile ilişkiyi bitirmemeliydim.

Je ne veux pas rompre ma promesse.

Ben sözümü bozmak istemem.

Et il peut se fragmenter ou se rompre,

genellikle futbol gibi sporlar esnasında

Ce n'est pas bien de rompre une promesse.

Bir sözden dönmek iyi değildir.

Sous ton poids, la glace va se rompre.

Ayaklarının altındaki buz kırılacak.

Tu ne peux pas rompre le rendez-vous.

Bu randevuyu bozamazsın.

Rompre ta promesse est irresponsable de ta part.

Sözünü bozman sorumsuzca bir hareketti.

La glace va se rompre sous votre poids.

Ayaklarınızın altındaki buz kırılacak.

Il serait le dernier à rompre sa promesse.

Son kez sözünden dönmüş olacaktı.

Vas-tu rompre avec moi si je redeviens gros ?

- Tekrar şişmanlarsam benimle ayrılacak mısın?
- Eğer şişmanlarsam benimle ilişkiyi bitirecek misin?

Je pense qu'il est temps pour moi de rompre.

Sanırım benim için ayrılma zamanıdır.

Dans tous les cas, c'est mauvais de rompre une promesse.

Herhangi bir durumda, bir sözden dönmek kötüdür.

- Je pense que nous devrions nous séparer.
- Je pense que nous devrions rompre.

Bence ayrılmalıyız.

La réunion a commencé par quelques bavardages d'ordre général, histoire de rompre la glace.

Toplantı havayı yumuşatmak için genel bir sohbet ile başladı.

- Les vieilles habitudes ont la vie dure.
- Les vieilles habitudes sont difficiles à rompre.

- Eski alışkanlıkları kırmak zordur.
- Eski alışkanlıkları terk etmek kolay değil.

J'ai pensé qu'il était possible que Tom soit sur le point de rompre le contrat.

Tom'un bu kontratı bozacağını düşündüm.

- Il va casser.
- Il va se briser.
- Ça va casser.
- Ça va se biser.
- Ça va rompre.

O kırılacak.

Les gens trouvent habituellement très difficile de rompre la glace lorsqu'ils rencontrent quelqu'un d'extrêmement attirant pour la première fois.

İnsanlar ilk kez oldukça çekici biriyle karşılaştığında genellikleri havayı yumuşatmayı zor bulurlar.