Examples of using "Séparer" in a sentence and their turkish translations:
bölünmeleyim artık yahu.
Hiç kimse onları ayıramaz.
Telleri ayırmak zorunda kalacağız.
Bizi şimdi kimse ayıramaz.
- Ondan ayrılmayı planlıyorum.
- Onunla ilişkiyi bitirmeyi planlıyorum.
daha sonrasında ise bunlar ayrılmaya başladı birbirlerinden
- Dili kültürden ayıramazsınız.
- Dil kültürden ayrılmaz.
Aşıklar isteksizce ayrıldı.
Erkek arkadaşından ayrılmayı planlıyor.
O, evinden ayrılmak zorunda kaldı.
Siyaseti dinden ayırmalıyız.
Lütfen , pizzayı üçe kesiniz .
O kürk ceketini elden çıkarmak zorundaydı.
O, evinden ayrılmak istemedi.
Yumurtaları kır ve sarıları ve beyazları ayır.
Kırk yıllık evliliklerinin ardından ayrılmak istiyorlar.
Polis, iki düşman çeteyi ayırmaya çalıştı.
yayılmaya zorlayan nedenlerden biri olabilir.
Ama biliyoruz ki hükûmet hâlâ çocukları ailelerinden ayırıyor
Bence ayrılmalıyız.
Dil ve kültür ayrılamaz.
Çok sinirliyken iyiyle kötüyü ayırmaya çalışmanın bir faydası yoktur.
Onun işe genellikle geç gelmesi yeterince kötüydü fakat sarhoş gelmesi bardağı taşıran son damlaydı ve ben onun işine son verdireceğim.
İş ortakları olarak on yıl sonra, yollarını ayırmaya karar verdiler.