Translation of "Farkında" in French

0.009 sec.

Examples of using "Farkında" in a sentence and their french translations:

Farkında değildim.

Je n'étais pas au courant.

Farkında bile olmadan

sans même s'en rendre compte

Farkında bile olmadan

Pas même au courant

Eksikliklerimizin farkında olmalıyız.

Il faut avoir conscience de ses propres points faibles.

Tehlikenin farkında olmayabilir.

Elle n'est peut-être pas consciente du danger.

Hatasının farkında değildi.

Elle n'était pas consciente de son erreur.

Sorunların farkında mısın?

Êtes-vous au fait de problèmes quelconques ?

Bunun farkında mıydın?

- Étais-tu au courant de ça ?
- Étiez-vous au courant de ça ?

- Ne yaptığının farkında mısın?
- Yaptığın şeyin farkında mısın?

- Prends-tu conscience de ce que tu es en train de faire ?
- Prenez-vous conscience de ce que vous êtes en train de faire ?

Ayrıcalıklarım olduğunun farkında değildim

Je n'ai jamais pensé avoir des privilèges,

Analizlerinin sınırlılığının farkında olmalı.

devraient reconnaître les limites de notre analyse.

Trump bunun çok farkında

Trump en est très conscient

Sorunların farkında gibi görünmüyor.

Il ne semble pas être conscient des problèmes.

Başkan tamamen durumun farkında.

Le président est parfaitement au courant de la situation.

Neden bunun farkında değildim?

Pourquoi n'étais-je pas au courant de cela ?

O, zorluğun farkında mıdır?

- Est-il conscient des difficultés ?
- Est-il conscient de la difficulté ?

Tom tehlikenin farkında olmalı.

Tom doit être conscient du danger.

O, tehlikenin farkında değildi.

- Il n'était pas conscient du danger.
- Il était inconscient du danger.

O, tehlikenin farkında olmayabilir.

Elle n'est peut-être pas consciente du danger.

Ne yaptığımın farkında değildim.

Je ne pensais pas à ce que je faisais.

Ben sorunun farkında değildim.

Je n'étais pas au courant du problème.

Ben onun farkında değildim.

Je n'en avais pas conscience.

Ne olduğunun farkında mısın?

Êtes-vous au courant de ce qui est arrivé?

O tehlikelerin farkında olmalı.

Il doit être conscient des dangers.

Ne yaptığının farkında mısın?

Es-tu conscient de ce que tu as fait ?

O, tehlikenin farkında olmalı.

Il doit être conscient du danger.

O, durumun farkında değildi.

Il n'était pas conscient de la situation.

Onun farkında olmak zorundayız.

Nous devons en être conscients.

Nefes alıp verdiğinizi farkında olun.

au bout de votre nez.

Sadece bilinçli olarak farkında değilsiniz.

mais sans en avoir conscience.

Farkında olmadan şirketine zarar verir.

aux pertes financières, en s’adaptant pourtant elle aussi...

Farkında mısınız burada ne oldu?

savez-vous ce qui s'est passé ici?

Farkında mısınız dünya ticareti durudu

Savez-vous que le commerce mondial a cessé?

Borsanın durumunun farkında mısınız bilmiyorum

Je ne sais pas si vous connaissez l'état de la bourse

Sürücüler trafik kurallarının farkında olmalı.

Les conducteurs devraient être informés des règles de circulation.

O buradaki varlığımın farkında değildi.

Il n'était pas conscient de ma présence ici.

İçinde olduğun tehlikenin farkında mısın?

- Te rends-tu comptes du danger dans lequel tu t'es mis ?
- Te rends-tu comptes du danger dans lequel tu es ?

Beni izleyen birinin farkında değildim.

Je n'étais pas conscient que quiconque me regardait.

Dan ne yaptığımızın farkında mı?

Dan est-il conscient de ce qu'il a fait?

Bana bakan adamın farkında değildim.

Je n'avais pas conscience qu'un homme me regardait.

Tom durumun ciddiyetinin farkında değildi.

Tom n'était pas conscient de la gravité de la situation.

Tom ne yaptığının farkında mı?

Tom est-il conscient de ce qu'il a fait?

- Saatin kaç olduğunun farkında mısın?
- Saatin ne kadar geç olduğunun farkında mısın?

Te rends-tu compte de l'heure?

Birinin beni izliyor olduğunun farkında değildim.

Je n'avais pas conscience que quelqu'un m'observait.

O kadar kötü hissettiğinin farkında değildim.

- Je n'étais pas conscient que vous vous sentiez si mal.
- Je n'étais pas conscient que tu te sentais si mal.

O, New York'taki durumun farkında mı?

Est-elle au courant de la situation à New York ?

Ne kadar şanslı olduğunun farkında değilsin.

Tu ne connais pas ta chance.

Tom Mary'nin ne yaptığının farkında mı?

Tom est-il conscient de ce que Mary a fait ?

Tom'un burada mutsuz olduğunun farkında değildim.

Je ne savais pas que Tom n'était pas heureux ici.

Bir erkek olarak neyi bilmediğimin farkında değildim.

En tant qu’homme, je ne savais pas ce que je ne savais pas.

çünkü çoğu kadın bu bağlantının farkında değil,

car la plupart des femmes n'ont pas conscience de cette corrélation

- Onun farkında mısın?
- Onu fark ediyor musun?

- En prends-tu conscience ?
- En prenez-vous conscience ?

Senin bu kadar hasta olduğunun farkında değildim.

Je ne savais pas que tu étais aussi malade.

Birçok yazar Türkçenin zenginliğinin farkında bile değil.

De nombreux auteurs n'ont même pas conscience de la richesse de langue turque.

Tom ne kadar şanslı olduğunun farkında değil.

Tom ne se rend pas compte comme il a de la chance.

Farkında olmadan ona bilmek istediğinin hepsini anlattı.

Inconsciemment il lui dit tout ce qu'elle voulait savoir.

Seni ne kadar özlediğimin farkında olduğunu sanmıyorum.

Je ne crois pas que tu réalises à quel point tu me manques.

Ve farkında olmadığım halde en önemli ders olmuştu,

et, à mon insu, sont devenus la leçon la plus importante

Onun seni ne kadar çok sevdiğinin farkında mısın?

Te rends-tu compte comme elle t'aime ?

Eğer bir şeyi anlamıyorsanız, onun içeriğinin farkında olmamanızdandır.

Si vous ne comprenez pas quelque chose, c'est parce que vous n'êtes pas conscient de son contexte.

- O istemeden uykuya daldı.
- Farkında olmadan uyumaya başladı.

Il s'est mis à sommeiller sans s'en apercevoir.

Okinawa'nın Çin'e Honshu'dan daha yakın olduğunun farkında mısın?

Sais-tu qu'Okinawa est plus près de la Chine que de Honshu ?

Tom, Mary'nin John'un kız arkadaşı olduğunun farkında olmalı.

Tom doit être conscient que Mary est la petite amie de John.

Babam ve benim aramdaki anlaşmazlığın farkında değil gibi görünüyor.

Il ne semble pas être au courant du conflit entre mon père et moi.

- Mary kendi güzelliğinden habersizdi.
- Mary kendi güzelliğinin farkında değildi.

Marie ne s’était pas rendu compte de sa propre beauté.

Tütün dumanı ve akciğer kanseri arasındaki bağlantının farkında mısınız?

As-tu conscience du rapport entre la fumée du tabac et le cancer du poumon?

İnsanlar, bunun farkında olsun veya olmasın, sürekli mutluluk ararlar.

Les êtres humains, qu'ils en prennent conscience ou pas, recherchent continuellement le bonheur.

Farkında mısınız burada seviye aslında düşük yine karşıya küfür var

Etes-vous conscient que le niveau est à nouveau bas, il y a des jurons

- Kiminle konuştuğunu biliyor musun?
- Konuştuğun kişinin kim olduğunun farkında mısın?

Savez-vous à qui vous parlez ?

- Kolumu ısıran sivrisineği fark etmedim.
- Kolumu ısıran bir sivrisineğin farkında olmadım.

Je ne sentais pas le moustique en train de me piquer le bras.

şimdi farkında mısınız? şu anda toplumda bir çok insan buna çanak tutuyor

êtes-vous au courant maintenant? beaucoup de gens dans la communauté tiennent ce plat en ce moment

Neyi ve ne kadar çok yediğimizin farkında olma iyi sağlık için gereklidir.

Être conscient de ce que nous mangeons et en quelle quantité est essentiel à une bonne santé.

Her köşede insan var. Ama çok azı, onları gölgeleri gibi takip eden tehlikenin farkında.

Les gens sont partout. Mais peu sont conscients du danger qui guette dans l'ombre.

"Tom! Bu cümlelerin çok bencil olduğunun farkında mısın?: Onlar her zaman ya seninle başlıyor ya da seninle bitiyor! Hatta her ikisi!" o, Tom'a serzenişte bulundu.

« Tom ! Réalises-tu que ces phrases sont très égocentriques : Elles commencent ou finissent toujours par toi ! Voire les deux ! », reprocha-t-elle à Tom.