Translation of "'t'" in Turkish

0.023 sec.

Examples of using "'t'" in a sentence and their turkish translations:

Ze publiceerden 't op 't foute moment.

Saati yanlış biliyorlarmış.

't Is gratis.

Bu ücretsiz.

Ben jij 't?

O sen misin?

Als 't mag.

Mahsuru yoksa.

...en verlichten 't oppervlaktewater.

...ve yüzey sularını aydınlatıyor.

Jij hebt ’t gedaan!

Sen yaptın!

't Is een geheim.

O bir sırdır.

- Ik heb mijn T-shirt gewassen.
- Ik waste mijn T-shirt.

Tişörtümü yıkadım.

Zie 't verschil als ik 't uv-licht op 'm zet. Boem.

UV ışığını tuttuğumda nasıl fark ettiğine bakın. Bum.

We kunnen alleen links naar 't noorden, of rechts naar 't zuiden.

yani sadece kuzeye, yani sola ya da güneye, yani sağa gidebiliriz.

Nu is 't zo donker...

Şu an o kadar karanlık ki...

Ik hou van 't leven.

Ben yaşamı seviyorum.

Hij wast zijn T-shirt.

O, tişörtünü yıkıyor.

Ik kocht een T-shirt.

Bir tişört satın aldım.

Vrijwilligers krijgen een T-shirt.

Gönüllüler bir tişört elde edecek.

Hij moet 't zelf weten.

Ne hali varsa görsün.

Ik heb ’t niet gedaan.

Ben yapmadım.

Welke T-shirt is rood?

Hangi tişört kırmızı?

Tom won een T-shirt.

Tom bir tişört kazandı.

...met 't oprichten van een bank?'

bir banka kurmanın yanında ne ki?"

Hij houdt 't tot nu toe.

Şimdiye kadar tuttu.

't Is een saaie dag vandaag.

Bugün sıkıcı bir gündür.

Vind je mijn T-shirt leuk?

Tişörtümü beğeniyor musun?

- Het is gratis.
- 't Is gratis.

O ücretsizdir.

Ik draag een oranje T-shirt.

Turuncu tişört giyiyorum.

Herken je dit T-shirt weer?

Bu tişörtü tanıyor musun?

Is dat jouw T-shirt niet?

O senin gömleğin değil mi?

Ik had ’t jullie willen vertellen.

Size anlatmak istemiştim.

Weet je hoe laat ’t is?

Saat kaç, biliyor musun?

Welk T-shirt zal ik aandoen?

Hangi tişörtü giyeyim?

Ik hou van jouw T-shirt.

Tişörtünü beğeniyorum.

Wordt de 't' in dit woord uitgesproken?

Bu kelimedeki "t" telaffuz ediliyor mu?

- Nu verveel ik me.
- 't Is saai.

Şu an sıkılıyorum.

Een vuile adem besmet 't reine glas.

- Kır atın yanında duran ya suyundan ya huyundan alır.
- İtle yatan bitle kalkar.
- Körle yatan şaşı kalkar.
- Köpekle uyuyan pireyle kalkar.

Tom droeg een V-hals T-shirt.

Tom V yaka tişört giydi.

Wanneer heb je hem voor 't eerst ontmoet?

Onunla nerede tanıştın? Hatırlıyor musun?

Baat 't niet, dan schaadt het ook niet.

- Ne yararı olur ne zararı.
- Denemekte sakınca yok.

- Het is een geheim.
- 't Is een geheim.

O bir sır.

Dit T-shirt is te klein voor mij.

Bu Tişört benim için çok küçük.

Het zal mooier zijn als 't af is.

Bittiği zaman daha güzel olacak.

Ik hoop dat ik ’t goed gedaan heb.

Umarım doğru yapmışımdır.

Ik weet 't nummer nog uit m'n hoofd.

Numara hâlâ ezberimde.

Tom trok zijn spijkerbroek en T-shirt aan.

Tom kotunu ve tişörtünü giydi.

...zodat 't nergens heen kan. Dat houdt me veilig.

böylece bir yere gidemez. Bu beni güvende tutar.

Onderdeel van overleven in 't wild is vindingrijk zijn...

Vahşi hayatta kaynaklar bulmalı ve değerlendirmelisiniz.

We trekken 't touw aan, kijken hoe het eruitziet.

Halatı aşağı çekelim ve nasıl göründüğüne bakalım.

Dit werkt niet. Ik heb 't nog steeds koud.

Bu işe yaramıyor. Hâlâ üşüyorum.

Gaan we abseilen met 't touw, recht naar beneden?

Halatla dümdüz bir şekilde mi inelim,

Hoe gaat 't na al die tijd met je?

Sana ne oldu?

Heb je een T-shirt dat ik kan lenen?

Ödünç alabileceğim bir tişörtün var mı?

Tom droeg een spijkerbroek en een wit T-shirt.

Tom siyah kot ve beyaz t-shirt giyiyordu.

- Ben jij dat?
- Ben jij het?
- Ben jij 't?

Sen misin?

Ik draag vaak een spijkerbroek en een T-shirt.

Genellikle kot pantolon ve bir t-shirt giyerim.

Wat is de beste manier om af te dalen in de canyon... ...om te zien of 't glinsterende metaal 't wrak is?

Pekâlâ, kanyondan inip aşağıda parlayan metalin enkaz olup olmadığını anlamanın en iyi yolu nedir?

Nu dat we benedenwinds zijn en weg van 't gevaar...

Rüzgârı arkamıza aldığımıza ve tehlikeyi de atlattığımıza göre

Daardoor is 't een minder geschikte plek om te kamperen.

Bu da burayı kamp için daha az uygun bir yer yapıyor.

Oké, laten we 't proberen. We leggen onze fakkel neer.

Pekâlâ, deneyelim. Hadi. Meşaleyi bırakalım.

Wat ze in 't donker doen, is nog nooit gefilmd.

Karanlıkta yaptıkları şeyler hiç filme alınmamıştı.

Bijna niemand geloofde dat jachtluipaarden in 't donker konden jagen.

Çitaların karanlıkta avlanabileceğine çok az kişi inanırdı.

We leggen een steentje... ...aan 't einde van de schaduw.

Gölgenin ucuna... ...ufak bir taş koyup

...dan is 't makkelijker om vloeistof er uit te krijgen...

ve bu bitkinin sıvısını almak

We moeten naar 't westen om het wrak te vinden.

Enkazı bulabilmek için batıya gitmemiz gerekiyor.

DNA bestaat uit vier nucleotiden: A, T, C en G.

DNA dört tane nükleotitten oluşur: A, T, C ve G.

Wat? Dit T-shirt kost drieduizend yen? Dat is afzetterij!

- Ne! Bu tişört 3000 yen mi? Bu bir soygun!
- Ne! Bu tişört 3000 yen mi? Kazık bu!

Als je ooit iets nodig hebt, zeg je ’t maar.

Bir şeye ihtiyacın olursa, söyle.

Als je zo goed bent, doe je ’t zelf maar.

Eğer o kadar iyiysen, onu kendin yap.

- Ik wil dat niet doen.
- Ik wil 't niet doen.

Onu yapmak istemiyorum.

- Welke dag is het vandaag?
- Welke dag is 't vandaag?

Bugün hangi gün?

En op de fles staat M O K T O R,

şişede M O K T O R yazdığını gördün,

Om 't klimaat te veranderen. Om veel zout water te verdampen.

İklimi değiştirmek, tuzlu suyu buharlaştırmak için.

...wat goed is voor de medicijnen, 't is er veel koeler.

ve bu ilaçlar için iyi olurdu. İçerisi çok serin.

Ik kan 't in de sneeuw aanbrengen, zichtbaar vanuit 'n helikopter.

Yukarıdaki helikopterin görebileceği şekilde kara yazabilirim.

We hebben 'n verhoging gebouwd zodat 't boven de sneeuw ligt.

Buraya küçük bir platform yaptık, yani kardan yüksekte.

Ik kan 't in de sneeuw aanbrengen, zichtbaar vanuit een helikopter.

Yukarıdaki helikopterin görebileceği şekilde kara yazabilirim.

Het goede nieuws is: missie geslaagd, we hebben 't wrak gevonden.

Ama iyi haber şu ki enkazı bulduk ve görev tamamlandı.

Hij weet niet hoe men een brief in 't Engels schrijft.

- O nasıl İngilizce mektup yazacağını bilmiyor.
- O, İngilizce bir mektubu nasıl yazacağını bilmiyor.

Het ding waar ik 't meest van hou is m'n laptop.

En çok sevdiğim şey; laptopum.

Als je zeeslakken rauw eet... ...loop je 't risico bacteriën te eten.

Deniz minarelerini çiğ yerseniz, bakteri kapma riskiniz vardır.

Maar speciale botten in haar oren registreren minieme trillingen in 't zand.

Fakat kulaklarındaki özel kemikler kumdaki en ufak titreşimleri algılar.

Een ezel stoot zich in 't gemeen geen tweemaal aan dezelfde steen.

- Bir tilki aynı tuzakta iki kez yakalanmaz.
- Bir insan aynı hatayı iki kez yapmaz.

Ik weet dat 't vroeg is, maar laten we naar huis gaan.

Erken olduğunu biliyorum ama eve gitmeliyiz.

- Ik had ’t jullie willen vertellen.
- Ik had het je willen vertellen.

Sana söylemek istedim.

Dat is het gevaar... ...als je sleet en 't einde niet kunt zien.

İşte tehlike buydu, yolun sonunu görmeden kayarsanız bu olur.

Dus je wil 'n schaap vangen en 't gebruiken om warm te blijven?

Isınmak için koyun yakalamayı denemek istiyorsunuz demek?

Hoe sneller je hart slaat, hoe sneller 't gif door je lichaam gaat.

Kalbiniz ne kadar hızlı atarsa zehir vücudunuzda o kadar hızlı dolaşır.