Translation of "Privilège" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Privilège" in a sentence and their turkish translations:

Quel privilège extraordinaire

Bu o kadar inanılmaz bir ayrıcalıktı ki

J'avais apporté mon privilège avec moi.

Ayrıcalığımı yanımda getirmiştim.

C'est un privilège, non un droit.

Bu bir ayrıcalıktır, hak değil.

Utilisez ce privilège pour provoquer du changement.

Ayrıcalığınızı değişiklik yaratmak için kullanın.

Un droit sans devoir est un privilège.

- Ödevsiz hak, ayrıcalıktır.
- Ödevsiz hak, imtiyazdır.

Ce fut un grand privilège de travailler avec vous.

Sizinle çalışmak büyük bir ayrıcalıktı.

Non, apparemment, je n'ai pas emporté mon privilège avec moi.

Görünüşe göre ayrıcalığımı yanımda getirmedim.

On nous a octroyé le privilège de pouvoir pêcher dans cette baie.

Bize bu koyda özel balık tutma izni verildi.

Et elle a dit : « Maintenant que tu sais que tu as apporté ton privilège,

O da dedi ki: "Ayrıcalığını yanında getirdiğini bildiğine göre,